Bursa’nın Orhangazi ilçesinde bir arazi içerisinde bulunan Ilıpınar Höyüğünü bundan yaklaşık 76 yıl önce Prof. Dr. İsmail Kılıç’ın keşfetmesinden sonra, ilk araştırmalar 1960 yılında İngiliz arkeolog James Mellart , 1964 yılında C. Cullberg, 1965 yılında David H. French tarafından yapılmış, ve ilk kazı çalışmaları 1987 – 1995 yılları arasında Hollanda Tarih ve Arkeoloji Enstitüsü adına Jacob Roodenberg başkanlığında yürütülmüştü. Yapılan çalışmalarda ise çok sayıda insan kemiği ve yaşamın olduğuna dair buluntular ortaya çıkmıştı.
Burada yapılan araştırmaların bulgularında ise Ilıpınar Höyüğünün insanlığın ilk yıllarına kadar uzandığı tespit edilirken, bulunan kalıntılara göre en üst tabakada yer alan bazı yapıların Bizans dönemi mezarlığı olduğu ortaya çıktı.
Burada yapılan kazı çalışmalarında ele geçen kemer tokası gibi buluntuların, değerlendirilmesi sonucu mezarlığın milattan sonra 6 ve 7. yüzyıllara kadar uzandığı öne sürülmüştü.
Yine burada uzmanlar tarafından yapılan kazı çalışmalarında Kalkolitik, çağa uzanan tabakalar trakya ve Marmara bölgesine özgü ahşap malzeme ağırlıklı yapıların kullanıldığı gerçeğini ortaya çıkarırken, bu tabakalarda ele geçen bitki ve kemik kalıntılarından yerleşmede sığır, keçi koyun ile domuz yetiştiriciliği tahıl ve sebze tarımı yapıldığı avcılığın küçük bir öneme sahip olduğunu gösterdiğini anlaşıldı.
Ilıpınar Höyüğü hakkında çalışmalar yürüten Orhangazili tarih araştırmacısı İlhan Erdem ise Bursada bugün’e yaptığı açıklamada bu alanın son derece dünya insan tarihi için önemli yere sahip olduğunu vurguladı.
Höyük’te bu güne kadar 100 ile 150 civarında mezarın açıldığını söyleyen Erdem ; Bulunan kemiklerin incelenmesinde ölenlerin çoğunun küçük yaştaki insanlara ait olduğunu ve muhtemelen o yıllarda bir salgınm hastalığının yaşandığı ifade etti.
Ortaya çıkarılan mezarların içinde tunç bıçak ve balta bulunmasına ilişkin değerlendirme yapan İlhan Erdem ; ”Radyo karbon tarihleme yöntemi ile mezarlar M.Ö 4 bin yıl sonlarına ulaştığını göstermektedir ve İznik müzesinde sergilenen bu eşyaların o yıllarda ki insanların avcılığa önem verdiği gerçeğini ortaya çıkarıyor” dedi.
Bölgenin sadece Bursa, Marmara ya da Türkiye’nin değil tüm dünya açısından önemli bir yere sahip olduğuna vurgu yapan Erdem ” böylesine önemli bir alanın günümüzdeki hali gerçekten içler acısı ben burdan başta devlet yetkilileri olmak üzere tüm ilgili kurumlara çağrı yapıyorum, buranın bir an önce korunmaya alınması ve kültür turizmine açılması gerekiyor, örneğin burası bir müze olarak hizmet verebilir, İznik’te sergilenen buraya ait buluntular yeniden burada sergilenebilir, bu hem Orhangazi hem de Bursa için önemli bir adım olur, tanıtımının iyi yapılması halinde ise tüm Dünya’dan buraya ziyaretçiler çekebiliriz” dedi.