Günümüzde akıllı telefonlar, bilgisayarlar, hatta tek tuşla ışınlanma gibi olan görüntülü konuşabiliyoruz. Teknoloji acayip baş döndüren bir hızla ilerliyor, Elon Musk’un uyduları ilçemizden geçer iken hepimiz seyrediyoruz, Dilim varmıyor ama Tren izler gibi izliyoruz.
Acı bir tespit var yazmadan edemeyeceğim.
“İncil’in ilk emri; Sev..
Tevrat’ın; Yaşat..
Kur’an’ın; Oku..
Hristiyan sevmedi, Yahudi yaşatmadı, Müslüman okumadı.”
Bu tespiti kim yaptı ise mükemmel yapmış, dinimizin ilk emri oku ancak biz yeteri kadar okumuyoruz.
Tarihi bize sadece anlattıkları kadar biliyoruz. Bizim bilmemizi istedikleri kadar öğretiyorlar, maalesef…
Konuyu fazla dağıtmadan bu hafta ki konumuza geleyim. Teknolojinin serüveninde iletişim ihtiyaçları başı çeker. İlk iletişim aracımız Telgraf…
Telgraf sistemi nasıl çalışır?
Verici ve alıcının arasına çekilmiş elektrik hattı üzerinde telgraf gönderme işlemi gerçekleşmiş olur. Maniple yani verici, şebekede yer alan elektrik akımını açıp kapayan anahtar görevindedir. Vericiye yani manipleye basıldığında devre tamamlanmış olur. Böylece sonuç olarak telgraf şebekesinden akım geçer.
Türkiye’de ilk telgraf 1847 yılında kullanıldı.
Osmanlı Devleti’nde “ilk telgraf hattının” 1847-1855 yıllarında Varna-Edirne-İstanbul hattında kuruldu. Samuel Morse tarafından bulunan telgrafla Sultan Abdülmecid yakından ilgilendi. Kırım savaşının başlamasıyla Osmanlı’da haberleşme alanında büyük adımlar atılıyor. İlk telgraf hattı, 1854 yılında baskınlara uğrayan Bosna ile haberleşmeyi kuvvetlendirmek ve denetim sağlamak için İstanbul-Edirne arasında kurulup devamında Varna ile genişletilerek Bosna’ya kadar ilerletiliyor.
“İstanbul-Edirne-Varna arasına telgraf hattı 1847-1855 yılları arasında çekildi.” Yurt içinde yaygınlaşa Şehirler arası ilk telgraf hattı ise 1855’te İstanbul ve İzmit arasında kuruldu.
Bazı kaynaklarda Osmanlı’da ilk başarılı telgraf denemelerinin 1847’de sarayda yapıldığı geçiyor, fakat kurulan bir hat mevcut değil. Amerikalı Prof. Lawrance Smith, madenlerle İstanbul arasında telgraf bağlantısı kurmak için 1847’de Morse’un bir telgrafını İstanbul’a getirtti ve sonrasında denemeler yapıldı. 1847’de telgrafı tanıtılan Morse’a I. Abdülmecid katkılarından dolayı bir iftihar nişanı da gönderilmiş.
Sultan II. Abdülhamid döneminde ise bu teknolojik olayda o dönemin belli başlı stratejik yerlerine Telgraf hatlarının çekildiğini Devlet arşivlerinde okuduğumuz belgelerden anlıyoruz. Devleti Aliyenin bir çok yerine yaygınlaşması Sultan Abdülhamid Han dönemine rastlar.
Gemlik’ten Karsak boğazına kadar planlanan yolun Yalova’ya kadar uzatılması Padişah fermanı ile beyan ediliyor, ayrıca İlçemize Telgraf binası kurulması irade buyruluyor. O dönem ki Pazarköy kazası Olan Orhangazi’den bir yıl sonra Yalova’ya Telgraf hattı hizmeti veriliyor, Orhangazi ilçemizde bir çok adli vakaaların olduğunu asayiş raporlarından ve yazışmalardan anlayabiliyoruz. Sultan Abdülhamid’den izin alınmadan çivi dahi çakılmadığını yapılan yazışma trafiği ortaya koyuyor. Yaptığı siyaset ile hatası ve sevabıyla Sultan Abdülhamid ülkesi için bir çok alanda hamleler yapsada karşısında Avrupa’nın ve dünyanın güçlü aileleri, bankerleri,devasa bütçeli şirketleri ile ve derin bağları olan hanedanlara karşı gücünün yettiği kadarı ile savaştı. En çok toprak kaybı maalesef Abdülhamid Han’ın dönemine rastlar, yeri gelmiş iken Orhangazi’li Hocamız Turgay Tüfekçioğlu YouTube üzerinden “Turgay Tüfekçioğlu ile Türk Dili ve Tarihi” adlı kanalında yayınlar, programlar yapmaktadır. Tarihe meraklı herkesin takip etmesini tavsiye ederim. Konumuza dönecek olur isek Telgraf Türk sanat müziğimize bile ilham veren bu icat beste dizelerine kadar girmiştir.
Telgraf ne zaman kaldırıldı?
Telgrafın mekanik ve elektromanyetik olan sistemi artık kullanılmıyor. Posta ve Telgraf Teşkilatı (PTT) 05.06.2006 tarihinde online sisteme geçti. Bir teknolojiden diğerine geçiş biraz hızlıda olsa teknoloji yolculuğu devam ediyor, Uzay çağı dediğimiz, milenyum diye adlandırılan zaman diliminde teknoloji arayışı sürmektedir. Telekom idaresi Lübnanlı Hariri ailesine satılır iken içinde ki kasası bile dolu teslim edildi. Halkça balık hafızalı olsakta arşiv unutmaz.
NİSAN 1 ŞAKASI
Çocukken Nisan 1 şakaları yapar yumurta toplardık. 90’lı yıllar son huzur dolu yıllarımız imiş. Bugün bile çocuk olmanın hasreti ile yaşıyoruz. Ara sıra Müyeser Güzel ablamız ile telefonda sohbet ediyoruz. Eski Orhangazi hatıralarını yad ediyoruz. Hepsi mazide bir anı.
Rahmetli Yörük bakkal, Cennet abla, Korucu Bahattin abi, Nuri Koç dede, Tekneli Küpün dili olsada konuşsa, acı tatlı hatıralar dolu mazimizde…
Şimdi Erkek yurdunun olduğu yerler çalılıktı. Kuş uçmaz kervan geçmezdi. Eski Orhangazi aldığı göçler ile büyüdü. Şimdilerde ev yapacak yer kalmadı. Taş ocakları Orhangazi’de yıllardan beri vardı. Ancak mal yetiştirmekte zorlanan Taş ocaklarının üretim arttırma çabaları iyiden iyiye ilçenin asli sorunu olarak baş gösterdi.
Yazımı kaleme alır iken 31 mart yerel yönetimler ve mahalli idareler seçimi hazırlığı sürüyor. Seçmen veya Merkezi hükümet 1 Nisan şakası yapar mı bilinmez. Ancak Yeni anayasa hazırlığı, Milli eğitim bakanlığında ki Müfredat çalışmalarını elimden geldiğince takip etmeye gayret ediyorum.
Ülkemizin geleceği için endişe eden herkeste bunu yapıyordur eminim. Bu vesile ile Yerel seçimin sonucunda kim seçilir ise seçilsin.
Ülkemiz, İlçemiz, Kazansın. Hakettiğimiz hizmet gelsin. Gününüz ve Haftanız güzel Hızır yoldaşınız olsun.
Kaynakça; 1. Osmanlı Devlet arşivleri H. 07/07/1312
2. O.D.A. H. 02/01/1326
3. O. D. A. H. 11/08/1311