Bugün size çok bilinmeyen bir konudan bahsedeceğim; Anadolu’nun yer altında bulunan tüneller ve gizli zenginlikleri, Bundan bir yıl önce bir göktaşı düşerken gördüm. Edirne tarafına düştü. Ertesi gün o meteor taşına dair haber bakar iken bazı kaynaklara rastladım. Kayıp ada Vordonise’den bahsediyordu. Maltepe önlerinde bulunan batık adayı biliyordum. Uludağ ile bir bağının olduğunu bilmiyordum. Vordonise adası Hristiyanlık tarihi açısından önem arz etmekte ancak Bursa ve civarı da önemlidir. İznik konsülü kadar Uludağ ve çevresinde ki şapeller, Manastırlar, kiliseler halen restorasyonu yapılanlar göz önünde buludurur isek köklü kalıntılar buluruz.
VORDONİSE ADASI VE PATRİK PHOTİOS
Heybeliada Ruhban Okulu’nun kurucusu Photios’un, 1010 yılındaki Büyük İstanbul(Bizans) Depremi’nde batan Vordonise adasında kendi yaptırdığı manastırda öldüğü biliniyor.
Heybelida Ruhban Okulu’nun kurucusu Patrik Fotios, iki kez toplam 19 yıl Doğu Roma İmparatorluğu’nun(Bizans) başkenti Konstantinapolis(İstanbul) patrikliği yapmıştı. 9. yüzyıldaki patrikliği sırasında İstanbul’un 10’uncu adası Vordonise’de manastır yaptıran Fotios’un, 6 Şubat 891’de sürgün hayatındaki manastırında öldüğü ve bahçesine gömüldüğü düşünülüyor. 1010 yılındaki Büyük İstanbul Depremi’yle denize batan Vordonise, 1936’da Bizans ve Osmanlı sanat tarihçisi Prof. Dr. Semavi Eyice tarafından kayıtlara geçirilmişti.
Yaşanılan depremden sonra cemaat yavaş yavaş Marmara bölgesine dağıldığını biliyoruz. Yalova, Orhangazi, İznik, Gemlik, Mudanya ve Uludağ’da varlığını sürdüren cemaat üyeleri arasında çok seçkin insanlar olduğu aşikardır.
Bursa tarihi açısından üzerinde durulmayan pek çok konuyu gündeme getirdik. Araştırmalarımızda Marmara bölgesinde ki Emeviler ile Bizans savaşlarının izlerini bulup çıkardık. Özellikle Vatikan Papası Francesco’nun İznik ziyaretinin gündeme geldiği şu günlerde gerek ilçemizde gerekse civarında Hristiyanlık tarihi açısından önemli tespitlerimiz oldu. Siz değerli okurlarım ile bulgularımı paylaşıyorum. Bilindiği üzere Kiril alfabesi Uludağ’da yaşayan keşişler vasıtası ile oluşan bir alfabedir. Orhangazi ve civarında pek çok keşişin yaşadığını biliyoruz. Dağlarda kalıntılarına rastladığımız şapel benzeri ufak tefek kilise kalıntıları mevcuttur.
İZNİK KONSÜLÜNDE NE OLMUŞTU?
Birinci İznik Konsili, MS 325 yılında İmparator I. Konstantin tarafından Roma İmparatorluğu topraklarında Hristiyanlığın içerisinde tartışılan bazı konuları netleştirmek amacı ile toplanmıştır. İhtilaflı konuların tartışıldığı konsülde tartışılan konulardan biride herkesin kafasına göre İncil yazması, bu konsülde gündeme gelen bir İncil var ki çok tartışılır, Bu konsülde inciller dört İncil’de karar kılınır. Ancak tartışması halen süren Barbanas incili nüshaları halen Gündemdedir. Bu tartışılan İncil’in bir nüshası bölgemizde olduğu hakkında bilgiler elimizde mevcut. Bu incili gören okuyan bir çok kişinin başına gelenleri illâ duymuşsunuzdur. Bu İncil’de ne var ki diyeceksiniz? Bu İncil Hazreti Muhammed’i (sav) tastik ettiği söyleniyor…
Vordonise’den girdik nerelere geldik, hepsinin bir biri ile bağlantısı var.
YALOVA TERMAL VE ÜÇ AZİZELER
Kurban bayramında Yalova Termal’de bir kısım tarih araştırmaları yapmak hemde misafirimizi gezdirmek için gittik. Daha evvelde gitmiştim ancak çok yukarı kısımlara gitmemiştim. Üç Azizeleri duymuştum ama araştırma imkanım olmamıştı. Konstantin Kemeri olarak bilinen ve halk arasında çaput bağlanan dilek kemerinide yerinde görmüş oldum. Türkiye’ye gelen pek çok yabancı ziyaretçiler oluyor, ilk gittiğimde İtalyan ve Fransız ziyaretçiler görmüştüm. İnanç Turizmi açısından Termal bulunmaz bir cevherdir.
ÜÇ AZİZELER
İnanışa göre : Bitinya’da (Bugünkü Yalova’nın da içinde bulunduğu topraklar), Menodora, Metrodora ve Nymphodora isimlerini taşıyan üç kız kardeş yaşamaktadır. Bunlar genç kız çağına geldiklerinde, Hristiyanlığı kabul eder ve Pythia ( Bugün Termal) hamamlarının civarındaki tepelerden birine çekilerek, burada ibadetle meşgul olurlar.
Bir süre sonra, bu genç kızların bir takım kerametler gösterip, Termal’e gelen hastaları iyi ettiklerine inanılır. Bu durum onların saygınlığını arttırır ve tanınmalarını sağlar.
O zamanlar, Roma İmparatoru, koyu bir putperest olan Galerius Maximianus (İS. 305- 311)’dur.
Durumu öğrenen İmparator, yörenin valisi olan Fronto’yu görevlendirir. Fronto da, Üç Kızkardeş’e (o zamanki tanımlamayla) bir Assessor (Hakim) göndererek, Hristiyanlığı terk etmelerini ve putperestliğe dönmelerini önerir. Ayrıca, onlara asillerle evlenme olanaklarını da sunar.
Genç kızlar, bu isteği reddederler; Hz. İsa’nın yolunda olduklarını belirterek, kendilerine sunulan hediyeleri ve ödülleri değersiz bulduklarını ifade ederler.
Assessor, onları işkence yapmakla tehdit eder.
Nymphodora, tüm dünyadaki işkence aletlerini bir araya toplasalar bile onları korkutamayacağını, ölümün onlar için sonsuz yaşama bir geçiş olduğunu, haykırır. Daha sonra, Metrodora simsiyah oluncaya kadar mumlarla yakılır ve ölünceye kadar demir çubuklarla dövülür.
Nymphodora ise çubuklarla dövülerek ve demir pençelerle bedeni parçalanarak öldürülür.
Hristiyan inancına göre :
Assessor, onların bedenlerinin yakılmasını emrettiğinde, aniden gökyüzünden gelen bir alev, azizeleri şehit edenleri içine alarak yok eder. Daha sonra bir yağmur başlar ve ateşi söndürür. İnananlar da onları saygıyla toprağa verirler. Yöre halkının Üç Kızkardeş’ e ya da Üç Azize’ye duydukları saygı giderek artar ve kısa süre sonra da (günümüzde mevcut olmayan) mezarları bir ziyaretgâh halini alır.
Bu üç kız kardeşin tanınmasına ve Azize olarak anılmasına vesile olan kişi, İmparator Constantinus I ( İS. 312- 337)’ dir.
Gerek Vordonise, Gerek İznik, Gerekse Uludağ hatta Mudanya civarı İlk Hristiyanlık dönemlerinden beri gizemini korumaya devam etmekte, Patrikhane kütüphanesi bile Hristiyanlık tarihi için yetersiz kaldığı apaçıktır. Vatikan Kütüphanesi ise bir labirenttir. Bu sebebten dolayı arşivlerin açılması elzemdir.
Haftanız ve Gününüz güzel Hızır Nebi ve Ricaül Gayb erenleri yardımcınız olsun…