Değerli okurlar son günlerde kamuoyunu çokça meşgul eden emekleyerek yaşayan emekliler
hakkında bir şeyler yazmak istiyorum. Çünkü ülkenin yaklaşık yüzde yirmisini oluşturan bir kitleden
söz ediyoruz. Şu anda resmi verilere göre yaklaşık olarak on altı milyon civarında bir emekli kitlesi var
ülkemizde. Bunların on milyon civarındaki kısmı işçi, esnaf, yoksul, şehit ailesi, dul yetim vs. altı-altı
buçuk milyon civarında da memur emeklisidir.
Şu son zamanlarda kamuyu en çok meşgul eden durum da işte buradan başlıyor.
Emekli aşağı, emekli yukarı.
Emekli aç, emekli tok.
Emekli yoksul, emekli bitkin.
Emekli geçinemiyor, emekli ölüyor.
Emekli mağdur, emekli muhtaç.
Emekliye zam yok, emekli evinde otursun.
Emekli dışarı çıkmasın. Emeklinin sokakta ne işi var.
Emekli az yesin, emekli az konuşsun.
Emekli altmış beş yaş üstüne ulaşım bedava olmasın.
Emeklinin eğlencede, piknikte, sinemada, tiyatroda ne işi var.
Emekli kitap okumasın, emekli telefon almasın, emekli telefonla konuşmasın. Emekli internete
girmesin. Emekli yazmasın, çizmesin, hobileri olmasın.
Emekli eski püsküyle idare etsin. Giyinmesin, köyüne dönsün.
Emekli aşağı, emekli yukarı, emekli sağa, emekli sola.
Emekli sadece dinlesin, bize oy versin, bizi seçsin ama biz onlara hiçbir şey vermeyelim.
Bunlar uzar uzar gider. Sonu gelmez bu sorunların. Neymiş efendim emekliler devlete yük oluyormuş.
Hiçbir şey yapmadan, paranın ya da kartvizitlerin gücüyle siz seçilmişlere ve atanmışlara her şey hak
ta sadece ömrünü devlete hizmete adamış emeklilere mi hak değil?
Siz yüz binlerce liracıklarla rahat ve huzur içinde yaşarken emekliler mi kötü koşullarda yaşamayı hak
ediyor? Oysa sizlerin içinde bile altmış beş yaşını geçmiş bir sürü insan var devlete yük olan, devletten
birçok yerden maaş alan.
Ey milletvekilleri, ey bakanlar, ey kamu yöneticileri sizler iki yıllık görev sonucunda sonsuza dek
emeklilik almayı hak ediyorsunuz da, kırk küsur yılını devlete vermiş insanlar mı size yük geliyor?
Oysa anayasada yerini bulan; Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve
adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel
ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir. Yani anayasaya göre, madde 5’ te de
belirtilen, bir vatandaşın barınma, yeme-içme, giyim kuşam, ulaşım, iletişim gibi temel hakları vardır.
Sosyal devletin var olma nedeni vatandaşının her türlü temel gereksinimlerini harfiyen yerine
getirmektir.
Sosyal devlette, sosyal belediyecilikte bu anayasal esasların dikkate alınması gerekmez mi?
Yeter artık bu yaşlı vatandaşlarımıza verdiğiniz eziyet, çektikleri işkence. Geçen gün sosyal medyada
bir yazı gördüm ve içim parçalanarak okudum. Hatta hemen her gün TV haberlerinde de canlı tanığı
oluyoruz bunların.
Şöyle diyordu: Eskiden kasap vitrinlerine kediler bakarlar ve ulaşamazlardı ete, şimdi emekliler bakıp
ulaşamaz oldular. Yani vitrinleri eskiden sadece kediler seyrederken şimdi emekliler ve altmış beş yaş
üstü vatandaşlar seyreder oldular. Emekli zaten artık beton tabutlara kondu (eve mahkûm oldu),
fişinin çekileceği günü, defin gününü/toprağa gireceği günü bekliyor.
İki üç yıl önce korona diye bir illet çıktı, yaktı, yıktı, emeklileri ve yaşlıları yok etti. Şimdi sıra ekonomi
de. Ekonomi de bari kalanları temizlesin de sizler de rahat ve sorunsuz yaşayın. Olmadı, toplayın biz
tüm emeklileri yakın da biz de kurtulalım siz de kurtulun!
Ama unutmayın ki herkes bir gün aynı kaderi yaşayacaktır.
Kalın Sağlıcakla..