Zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılması ile ilgili yönetmelik değişikliği girişimine Türkiye’nin bir çok noktasında bulunan zeytin üreticileri başta olmak üzere Zeytincilik ile geçimlerini sağlayan köy tarım dernekleri, çevreciler tepki gösterip kararın iptal edilmesi için çok sayıda dava açılmıştı. Devam eden süreç sonunda ise beklenen oldu ve Zeytin tarlalarını maden işletmelerine açan yönetmelik değişikliği mahkeme tarafından iptal edildi. Danıştay 8. Dairesi Zeytin Kanununu bir yönetmelik değişikliği ile etkisiz kılan yönetmelik değişikliğinin hukuka uygun olmadığına hükmetti.
Çok sayıda dava açılmıştı
Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 1. maddesi ile eklenen Maden Yönetmeliğinin 115. maddesinin 4. fıkrasının iptali için aralarında Doğa Araştırmaları Derneği, Edremit Çevre Sağlığı ve Doğayı Koruma Derneği, Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği, Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Kirazlı Köyü Ekolojik Yaşam Derneği, Orhanlı Doğa Kültürü Derneği gibi kurumların ve bireysel olarak yurttaşların açtığı davada yönetmelik değişikliğinin Anayasa’ya aykırı olduğu, tapuda zeytinlik olarak kayıtlı alanların madencilik faaliyetlerine açılmasının binlerce yıllık zeytinlik alanlarda var olan tarihi, kültürel, ekonomik ve turistik değerlere zarar vereceği belirtiliyordu.
“YÖNETMELİKLE YASA AŞILAMAZ”
Davaya bazan Danıştay 8. Dairesi yönetmelik değişikliği ile zeytinliklerin sökülüp taşınması, başka yere dikilmesi, taşımanın mümkün olmaması halinde ise doğrudan madencilik faaliyetine başlanılarak faaliyetin sonunda sahanın rehabilite edilip eski haline getirilmesi yönünde madencinin vereceği taahhütname ve davalı bakanlığın izni, bu alanlarda madencilik faaliyeti yürütülmesi için yeterli görüldüğüne dikkat çekildi. İdarenin ülkenin yeni ekonomik ve sosyal gelişmelerini ileri sürerek kamu yararı iddiası ile bu değişikliği gerekçelendirdigine dikkat çekilen karar, oy birliği ile “Zeytin Kanunu uyarınca korunma altında bulunan zeytinlik sahalardaki faaliyetlerin Kanun ile düzenlenmesi gerektiği ve esasen davalı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın bu alanı kendi başına yönetmelik ile düzenleme yetkisi bulunmadığından davalı idarenin bu iddiası yerinde görülmemiştir. 3573 sayılı Kanun ile getirilen sınırlamalar ve yasaklamaların Yönetmelikle ile ortadan kaldırılması mümkün olmadığından yönetmelik değişikliği ile zeytinlik alanlarda madencilik faaliyetine davalı idarenin izni ve madencinin taahhütnamesi ile olanak sağlayan düzenlemede hukuka uyarlık görülmemiştir” ifadelerine yer verildi.
“BİR KEZ DAHA ZEYTİNİ KURTARDIK”
Davacı dernekler, köy kooperatifleri ve çiftçilerin avukatlığını üstlenen Altıparmak Hukuk Bürosu avukatlarından Cem Altıparmak, kararı şöyle değerlendirdi:
Bu dava sürecinin birden fazla kazanımı oldu. İlki, bir kez daha zeytini kurtardık. Bunu sadece bu dava için söylemiyorum. Yönetmelik değişikliği gündeme geldiğinde ülkenin dört bir yanından bu yönetmeliğin iptali için yüzlerce dava açıldı. Zeytinliklerin korunmasına yönelik bu refleksin hala kuvvetli olması ülkemiz için bir kazanç.
Tam aksi istikamette, sömürge tipi madencilik faaliyetleri sürsün diye elleri titremeden zeytinlikleri yok edebilecek bir maden ve enerji lobisinin kamu idaresi içinde ne kadar güçlü bir yer kapladığını bir kez daha gördük bu süreçte. 20 yıldan beri zeytinlikleri yok etmek için getirilen yönetmelik değişikliklerinin sayısını unuttuk. O yüzden reflekslerimizi diri tutmaya devam etmek zorundayız.
Bu davada bir başka önemli kazanım, yurttaşlarin birlikte dava açma hakkının korunması oldu. Davayi ilk açtığımizda Danıştay 8.Dairesi, davacıların zeytinliklerin korunması konusunda ortak menfaate sahip olmadığını ileri sürerek, her bir davacı için ayrı ayrı dava açmak üzere dilekçemizi reddetti. Bu karara da direndik, ortak dava açma hakkımızın ardinda durduk, kararı temyize götürüp bozdurduk. Danıştay bu tür davalarda yurttaşların ve sivil toplum kuruluşlarının ortak dava açma hakkı olduğunu kabul etti.
Neticede bu dava, zeytinin yanında dava hakkımızın da korunup kabul edildiği bir şekilde sonuçlandı. Ortaklaşa yürüttüğümüz bu savunuculuk pratiğimizden gurur duyuyoruz. Çok mutluyuz’ dedi.