İpsiz Recep Emice Benim doğduğum köy olan Bursa Orhangazi Hamzalı köyünü Yunan’a karşı savunmuş, Silahlı direniş için örgütlenmiş, Müfrezesi ile birlikte gelip Kuva-yi milliye güçlerine destek olmuş İstiklâl madalyalı bir kahramandır. Karadenizliler Emice’yi sever sayarlar, Geçen sene Karadeniz gezimde Yaşadığı coğrafyayı birebir görme şansım oldu. Zor bir coğrafyada vatan için hizmet etme şansı bulan Emice hakkında ilçemizde bazı köşe yazarları ileri geri yazı karalamışlar, İpsiz Recep Emice ömrü boyunca bir mazluma eziyet etmemiştir.
Vatan için ömrünü vakfetmiş bu kahramanı mafya babaları, Uyuşturucu kar telleri ile aynı kefeye konması bu karanlık zihniyetleri ortaya koymaktadır.
Her fırsatta milli manevi değerleri karalama gayesine düşen bu acınası tiplerin bilinçaltı çalışmalarını ibretle izlemekteyiz.
Ülkemizin mevcut ortamında herkesin ağzından çıkan kelimeyi ölçüp tartıp biçmesi gerekmektedir. Bugün ezan okunuyor ise bu topraklarda, alnımızı secdeye koyuyor isek, çoluk çocuk babası isek, Bu toprağın bağrında yatan Şehit ve gazilerimiz sayesindedir.
Hiç kimse ama hiç kimse milli manevi dinamiklere laf edemez. Eli kanlı bebek katillerini meclise çağıranlar ile milli kahramanlara laf edenler aynı mihraptan konuşmaktadırlar. Anayasanın ilk 4 maddesinin tartışmaya açılmak istenen bu ortamda herkes ağzından çıkan sözü tartmak zorundadır.
İlçemizde böyle talihsiz serzenişler duymak bizleri derinden üzmüştür.
Bakın İpsiz Recep Emice kimmiş;
İpsiz Recep Emice 1862 yılında Rize’de doğmuştur.
Sülale adı “Abdullah Emiralioğlu”dur. Hüseyin Bey ve Cemile Hanım’ın dört çocuğunun ikincisidir. Kabadayı, mücadeleci ve dinine bağlı bir şahsiyet olarak bilinirdi. Ayrıca nişancılığının iyi olduğu ve yoksullara her daim yardım ettiğine dair bilgiler mevcuttur. “İpsiz” lakabıyla ilgili farklı anlatımlar vardır. En yaygın olanı, Rize’deki malını satıp bir kısmını cezaevinde sıkıntı çeken arkadaşlarına, kalan kısmını da camiye hibe ettiği ve bu nedenle malı mülkü kalmadığından kendisine bu lakabın takıldığıdır.
10 YIL SİBİRYA’DA SÜRGÜN KALDI
Batum’da bulunduğu sırada oradaki Ermeniler ile arasında geçen bazı hadiseler nedeniyle tutuklanıp Sibirya da hapishaneye gönderildi. 1917 yılına kadar 10 seneye yakın hapis yatan ve taş ocaklarında çalıştırılan Recep, bir yolunu bulup buradan firar etti ve önce Batum’a, sonra da Rize’ye geldi.
Yelkenlisiyle Zonguldak üzerinden kömür taşımacılığı yaparken işlerinin bozulmasıyla eşkıyalığa başlamış, Kandıra civarında Müslüman halka zulmeden Rum çetelerine karşı Kuvâ-yi Milliye saflarında başarıyla karşı koymuştur. Bir Fransız gemisini kaçırmayı başarınca Ankara Hükûmeti’nce milis yüzbaşı olarak onurlandırılan İpsiz Recep, düzenli kuvvetlere katılarak Yunan ordusuna karşı savaşmıştır.
Yine Milli Mücadele boyunca İstanbul’dan Ankara’ya gizlice geçen zevata yardımcı oldu. Sadece kişilerin geçişinde değil, İstanbul’dan Anadolu’ya silah sevkiyatında da önemli hizmetlerde bulundu.
Savaşın akabinde İstiklal Madalyası’nı almaya hak kazanmıştır. Ona layık görülen madalyayı geri çevirerek “Ben madalya için değil milletim içim savaştım” demiştir.
Milli Mücadele’nin zaferle sonuçlanmasından sonra Mustafa Kemal Paşa, Recep Reis’i Ankara’ya çağırdı. Paşa, kendisine verilen her emri yerine getirmek için canla başla mücadele eden bu milis liderini Ankara’da iyi bir şekilde karşıladı. Kendisine “Emice” diye hitap ederek, ona iltifatta bulundu.
Savaştan sonra müfrezede bulunanların bir kısmı Rize’ye bir kısmı da İstanbul’a döndü. Bazıları da Karasu ve civarında Rumlardan boşalan mülklere yerleştirildi. Recep Reis önce Kızılcık köyünde kendisine tahsis edilen araziye yerleşti. Daha sonra denize kıyısı olan Yenimahalle’ye taşındı.
VEFATI
1928 yılında Yenimahalle’deki evinde tifo hastalığı nedeniyle ölmüştür.
Ulu Cami yanında bulunan mezarlığa defnedildi. Recep Reis, Milli Mücadele’deki hizmetlerinden dolayı TBMM tarafından Kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile taltif edildi. Savaş sonrası yazılmış çeşitli belgelerde “Milis Kumandanı”, “Milis Yüzbaşı”, “Milis Süvari Yüzbaşı”, “İhtiyat Milis Mülâzım (teğmen)” gibi rütbe ve unvanlarla anıldı.
İlçemize Orhangazi müfrezesi ile gelip Yunan birliklerini geri püskürtmekte yararlılıklar göstermiş kahraman olmasa idi şimdi adınız belkide yorgo idi. Halen utanmadan kalmış Uyuşturucu baronları ile aynı karede ismini zikretme küstahlığı gösteriyorsunuz. Cehaletten başka bir şey olmayan durumu Yüce Türk milletinin huzurunda kendi vijdanı ile başbaşa bırakıyorum. Normalde dava edecektim ama vazgeçtim. Değmeyecek zavallılar için uğraşmayacağım. Kendi cehlinde boğulsunlar. Hakkında yazılan bir çok kitap vardır. Bu cahil sözleri edenlerin alıp okumasını tavsiye ediyorum.
Mahlasa gerek yoktur, Ricaül Gayb’ın erenleri işini bilir. Mirasına ve Misyonuna sahip çıkamayan Devlet’te Millet’de ağır terbiyeden geçer.Haftanız ve gününüz güzel Hızır Nebi ve Ricaül Gayb erenleri yoldaşınız olsun…
Kaynak: Atatürk Ansiklopedisi