Devletin kurucu babaları olan Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile beraber alınan ortak karar ile Milli bayramlar silsilesi
Cumhuriyetimizin Yüzüncü yılında Orhangazi ve çevresinde bayram kutlamaları günümüzden daha coşkulu kutlanırmış. Yıllar yılı bu kutlamalar sürdü. Benim çocukluğumda yani 90’lı yıllarda bu kutlamalar süre geldi.
Hem dini hem milli bayram heyecanlarını halen hatırlarım. Okullarda temsiller, piyesler, tiyatrolar, oynanır idi. Resmi makamlarda balolar, birifingler, törenler yapılırdı. Bando gösterileri, Kortejler olurdu. Halk arasında at yarışları, oyunlar oynanır coşku ile kutlanan bayramlarımız vardı. Cumhuriyetin Başlarında ve eski fotoğraflarda caddelere kurulan takları görüyoruz. Halkın Padişahların kulu olmaktan çıkarılıp, Millet olma hüviyetine kavuşturulması Türk devriminin tamamlanması kuşkusuz azmi ve dirayeti ile Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyuz.
Z kuşağı dediğimiz genç nesiller kuşkusuz araştırarak bunları öğreniyorlar ancak yetiştiğimiz, gördüğümüz bilgileri genç kardeşlerimize aktarmak en asli görevimizdir.
Yeri gelmiş iken sizlere unutulan bir bayramdan bahsedeceğim.
UNUTULAN BAYRAM (TOPRAK BAYRAMI)
Yeni kurulan Cumhuriyetimiz başlarda üretimi arttırıp dayanışma ruhunu pekiştirmek amaçlı Toprak Bayramı kutlaması düzenlemiştir.
İlk kez 1945 yılında yayınlanan 4760 sayılı Toprak Bayramı Kanunu’na göre her yıl 11 haziranı takip eden ilk pazar günü “Toprak Bayramı” olarak kutlanmaktadır. Her yıl 11 Haziranı takip eden ilk Pazar günü “Toprak Bayramı” olarak kutlanmaktadır. Daha sonraları ziraat odalarının gözetimine bırakılam bu bayram aslında tarım köylüsünü bilinçlendirmek adına tekrar aktifleştirilebilir.
Üretimin durma noktasına geldiği ülkemizde tekrar tarıma dayalı bir üretim projesi hayata geçirilebilir. Elektirik ile çalışan traktörün resmini gördük ama kendisini halen göremiyoruz. Mazot fiyatları malum devlet köylüden desteğini kesince kimsentarlasını ekemez oldu. Rahmetli Demirel tarım köylüsüne verdiği destek ile anıldı. Allah rahmet eylesin. Köylünün çoban sülüsü dert babasıydı. 1945 yılında Bursa’da törenler ile kutlanan bu bayram bir daha bu coşkuyu yakalayamadı. Sonrasında unutulup ziraat odalarının insafına bırakıldı.
Tek partili dönemden sonra İlçemizde
(1955-1973) yılları arasında Belediye Başkanlığı yapan Hüsnü Tozkoparan dönemini anlatan kaynak kişi Zeki Şen’den dinleyelim; “Biz Halk partiyi desteklememize rağmen ayrım yapmaksızın halimizi hatırımızı soran Hüsnü bey Hamzalı Köyüne hususi araç göndererek bizim ilçe merkezinde ki bayrama atılımımızı sağlardı. O dönem şimdi ki kara yolu yoktu. Güney köy üzerinden ulaşım sağlanırdı. Köyde akordiyon çalmasını bilenleri götürürdük. Bizim köylüler Orhangazi meydanına gelmeden bayram başlamazdı. At yarışları olurdu, Nişancılık, Yumurta, Çuval yarışları vs olurdu. Kızlar salıncak kurar, Ateşler yakar bir şenlik havasında kutlanırdı bayramlar dedi. ”
Türkiye Cumhuriyeti Kurucu kadronun bir çoğu Sultan Vahdettin tarafından idama mahkûm edildiği yakalandığı yerde idam edileceği bir ortamda cesurca vatan savunmak için Anadolu’da kurtuluş ateşini yakanları asla anlayamadık, anlayamayız da ancak anlamaya çalışabiliriz. Hele hele Son yıllarda türeyen İngiliz beslemesi Fesliğillerin zehirlediği cahillerin yaptığı hareketleri görünce Cumhurriyetin değeri bir kez daha iyi anlaşılıyor. Yazı kaleme alınır iken Orhangazi’de Cumhuriyet Halk Partisi ve Atatürkçü düşünce Derneği ortaklaşa düzenlediği Fener alayı yürüyüşü gerçekleşti.
Yoğun katılımla gerçekleştirilen kutlama göğsümüzü kabarttı. Orhangazi TV’den canlı yayınlanan yürüyüş ve kutlamalar sabah saatlerinde Cumhuriyet alanında çelenk sunumları ile başladı. Bugün yani 28 Ekim’de duyurulan bir başka gelişme ise Türkiye Cumhuriyeti Darphane ve damga matbası genel müdürlüğü tarafından Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yılı için 5 Türk lirası madeni tedavül hatıra parası basımı gerçekleştirildi.
Bunun yanında bronz, gümüş ve altın paralarda basıldı. Gramaj ve adet sayısı olarak dikkat çeken paralar 150 gram altın, 154 gram okside gümüş, 154 gram gümüş, 134 gram bronz çap 70, 999 ayar gümüşler, 995 ayar altın, 2.000 adet altın, 10.000 adet gümüş, 20.000 adet bronz olarak basıldığı duyuruldu.
29 Ekim Cumhuriyet bayramında tedavüle verilecek “5 Türk lirası” madeni hatıra paralar, bir defaya mahsus olmak üzere 100 milyon adet basıldı.
Koleksiyonerler arasında 29 Ekim cumhuriyet bayramına ve 100 yıl olmasına binaen düzenlenen Uluslararası nümismatik fuarında Bursamızı temsilen katılan firma ve koleksiyonerlerin bulunması bize ayrı bir gurur verdi. Cumhuriyet bayramından ziyade kökleri tarihler ötesine giden ulu çınar olan Türk devletinin tarihin her safhasında ayakta durmayı becermiş olması bize ayrı, haklı bir gurur kaynağıdır.
Tarihte 16 İmparatorluk kuran asil milletimiz 17. sini tekrar kurdu. Adına Türkiye Cumhuriyeti dedi. Süreçler sancılı olsada aksama olmadan tekrar devlet olmayı bildi.
Mete Han, tahtına oturduğu zaman memleketin durumu iyi değildir. Ayrıca Tung-hular da savaş için devamlı bahaneler aramaktadırlar. Nitekim Mete’nin saltanatının ilk yıllarında Tung-hular, bir elçilik heyeti göndererek Mete’den atını isterler. Mete Han, devletin durumunu iyi görmediği için, istenilen atı verir. Böylece kaçınılmaz bir savaşın önüne geçmiş olur. Ancak Tung-hular, bu sefer ikinci bir elçilik heyeti gönderip Türk hakanının hatunlarından birini isterler. Savaş istemeyen Mete Han, hatunlarından birini de göndermek zorunda kalır.
Tung-hulara göre, Mete Han kendilerinden korkmaktadır. Bu düşünceye göre hareket eden Tung-hular, bu sefer yeniden bir elçilik heyeti gönderip arazi talebinde bulunurlar. Durum, Hun ihtiyarlar meclisinde görüşülürken, bir üye şöyle der:
“Sayın hakanımız, atınızı ve karınızı verdiniz, toprak da verecek misiniz?”
Mete Han bu sözler üzerine ayağa kalkıp şöyle der:
“At ve kadın benim şahsi malımdı, verdim. Ancak toprak benim şahsi malım değildir. O, milletin malıdır. Bu yüzdendir ki yarın Tung-hularla savaşa gireceğim.”
Hasta yatağından kalkıp Hatay’ı yurda katan Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk bu yıkarıda örneğini yazdığım tarihi olayla beraber Mete Han’a benzemektedir.
Yüzüncü yılını kutladığımız Ulu çınar Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olsun.
Meclis konuşmasında dediği gibi “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”
Bu vesile ile Cumhuriyet bayramımız kutlu olsun. Nice Yüz yıllara diliyorum.
Yaşasın Cumhuriyet!
Yaşasın Türk Milleti!
İlhan Erdem
Kaynak: Necati Kotan, Tarih Fıkraları, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1992.