Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İlhan Erdem yazdı… ‘KADİM ŞEHİR BURSA SÜRGÜNLERİ VE ZİYARETÇİLERİ’

Tarihin ilk yıllarından beri

Tarihin ilk yıllarından beri Kadim şehrimiz Bursa ziyaretçi akınına uğrar, her milletten insanı Bursa’da bulmak mümkündür. Endonezya Sultanlığından Raja Sultan’dan tutun, Seyyahlar, Askerler, Diplomatlar, Krallar, Kraliçeler, Şeyhler Alimler vs hepsi Ulu şehir Bursamızı ziyaret ettiler, manevi ikliminden etkilendiler…
Kimisi Sürgün hayatını yaşamak için, kimisi doğasına hayran olduğu güzellikleri görmek için Akın akın şehrimize gelmektedir.

Heredot tarihinde ki kayıtlardan beri gelen ziyaretçiler içinde kimler yok ki; Hanibal bile bir vakit gelip geçtiği bu topraklarda biz bile misafir olarak kaldığımızın bilinci ile hareket etmek zorundayız. Şehre hizmet etme şerefine nail olmak büyük bir nimettir. Bazıları bu nimetin kıymetini bilmese de bilenler olur elbette. Şehrimizden geçen Krallar, Kraliçeler yanında işçi sınıfının temsilcileri de yer aldı.
Nazım Hikmet Bursa cezaevi yılları, Humeyni’nin sürgün günleri hep şehrimize ayrı bir değer kattı.
Nazım şehrimizde mahpus yatar iken, ünü dünya devrim tarihine geçiyordu. Herkes Türkiye’de ki Bu şairi konuşuyordu. Bana Nâzım şiirlerini sevdiren ağabeyim Rahmetli Ali Aksoy ve Oğlu Şehit Avukat Özgür Aksoy oldu.
NÂZIM HİKMET
1938’de “orduyu isyana teşvik” suçuyla tutuklanıp 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılan Nâzım Hikmet, 1950’de çıkarılan af yasasıyla yeniden serbest kalana dek geçen yaklaşık 13 yıl boyunca şiirini en üst düzeye çıkaran, dünya çapında tanınmasını sağlayan başyapıtlarını verdi.
Nazım’ın Bursa’da yazdığı şiirden bir kesit;
“Sevdalınız komünisttir,
on yıldan beri hapistir,
yatar bursa kalesinde.
hapis amma, zincirini kırmış yatar,
en ala mertebeye ermiş yatar,
yatar bursa kalesinde”

Son devrin Humeyni’den önce ki ünlü mahpusu olduğu için Nazım Hikmet ile başladık.

AHMET VEFİK PAŞA

İlk ilmî Türkçülerden biridir. İki defa Maarif Nazırlığı (Eğitim Bakanı) yaptı; ilk Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda İstanbul vekili olarak yer aldı ve başkanlığı üstlendi; 4 Şubat 1878 – 18 Nisan 1878 ve 1 Aralık 1882 – 3 Aralık 1882 tarihleri arasında iki defa sadrazamlık görevine getirildi.

İlk Türkçe sözlüklerden “Lehçe-i Osmânî”’nin yazarı olan paşa, devlet adamlığının yanı sıra 16 dil bilen bir bilim insanıdır. Bursa valiliği sırasında bu kentte bir tiyatro yaptırmakla ün kazanmıştır.
Sultan Abdülhamid’in baskıcı yönetiminde dahi sayısız hizmetler yapan bu devlet adamına Abdülhamid’in reva gördüğü baskılar sindirme hareketlerinde Altı dil bilen bir diplomat kişiye sürgünleri, ceza gibi görülen görevleri vermesi Ahmet Vefik paşanın her seferinde başarı ile olayların üstesinden gelmesi Sarayın dikkatinden kaçmamıştır.
Sürgün görevinde Bursamıza Tiyatro gibi bir değeri kazandırdığı için Ahmet Vefik paşaya minnettarız. İnegöl’de Türk köylüsü ile arasında geçen konuşma Türk köylüsüne vatandaşına bakışı, verdiği değeri göstermek açısından önemlidir.
Ruhun şâd olsun paşam…

AZİZ NESİN
Bursa’nın ünlü sürgünlerinden biri de Aziz Nesin’dir. Aziz Nesin, Türkiye’ye Amerikan yardımını içeren Truman Doktrini aleyhinde yazdığı, yayımlanmamış bir yazı yüzünden 10 ay hapis, Bursa’da geçirmesi koşuluyla 3 ay 10 gün sürgün cezasına çarptırılmıştı (1947).
Bursa Ulucamiinde kendiside hafız olduğu için çocuklara kuran dersi verir iken kendisinin sürgün olarak İstanbul’dan Bursa’ya sürüldüğü öğrenilince kimse çocuğunu ona derse yollamaz. Sürgün geldiği Bursa’da beş parasız kalmanın gerçeği ile yüzyüze gelir.

Yaşadıklarını “bir sürgünün anıları” Adlı kitabında yazan Aziz Nesin çok ağır şartlarda yaşamış, yeni doğan çocuğuna hasret çekerek 4 ay sürgün hayatını reva gördüğümüz yazar yakın tarihimize damgasını vurmuştur.
Rufai dervişi bir babanın aydınlanmacı oğlu olarak hayatını kendi inandığı gibi yaşayan Aziz Nesin ve arkadaşlarını Madımak’ta yakma teşebbüsünde bulunanlar İslâm adına yaptıkları bu eylemlerden teker teker beraat etiler. Aziz Nesin ve arkadaşlarını saygıyla anıyorum.
ŞEYH BEDREDDİN
Osmanlı Devrinin en meşhur sürgünü kuşkunuz Şeyh Bedreddin Simavidir. Torlak Kemal ve Börklüce Mustafa ile çıktığı yolda kellesini vererek isyanı bastırılan Şeyh Bedreddin aldığı zamanın üzerinde ki eğitimi ile dikkat çekmektedir. Hakkında pek çok şey yazılan Şeyh Bedreddin dönemin devrimcilik Hareketi sayılan isyanları ile olsun. İlmiye sınıfı arasında Vahdeti vücut görüşleri ile pek çok kişiyi halen etkilemektedir. İznik ilçemizde bir dönem sürgün hayatı yaşayan Şeyh Bedreddin Karadeniz üzerinden geçtiği Deliorman’da yakalanarak getirildiği Serez’de padişah huzuruna çıkar. Görülen mahkemede idam kararı çıkar ve idam edilir. Kabri II. Mahmud Türbesi haziresindedir.

BURSA’MIZIN ZİYARETÇİLERİ

Dönem dönem Bursa’mızın pek çok ziyaretçileri olmuştur. Yaz aylarında pek kalabalık olan merkezde her ülkeden ziyaretçileri görebilirsiniz. Arşivlerde hatırladığım bazı ziyaret programlarını yazacağım. İlk olarak aklıma gelen kişi Kutül Amarede esir alınan Tümgeneral Charles Townshend oluyor, Hintli Askerleri ile Yeşil camı ve Türbeden çıkarken kayda alınan arşiv filmi bulanan ve bu kayıtlar ile ölümsüzleşen anlar enfestir. Mesela Muradiye külliyesi’nde Doğu Almanya Hava Kuvvetleri Komutanı ve mahiyetinin ziyaretleri aklımda kalan ziyaretlerdendir. Son olarak İngiltere Kraliçesi Elizabeth’in 2018’de ki ziyareti aklımızda kalandır. Arşivimde Atatürk’ün sağlığında Bursa’mızı ziyaret eden bir Kralda var.
Bernadotte hanedanlığından gelen Adolf, 1907’den 1950 yılına kadar İsveç Krallığı’nın Veliaht Prensi iken VI. Gustaf Adolf olarak (29 Ekim 1950’de) İsveç Kralı oldu.
Prens Gustaf Adolf veliahtlığı sırasında dünyanın çeşitli bölgelerine resmi veya gayrı resmi seyahatlerde bulundu. Veliaht Gustaf Adolf, eşi Louise Mountbatten ve çocukları ile Eylül 1934’den Ocak 1935’e kadar yaklaşık dört ayı bulan ve sekiz ülkeyi kapsayan Ortadoğu gezisi sırasında ziyaret edecekleri ülkelerden biri de Türkiye’ydi.
2 Ekim 1934’te Wasaland Gemisiyle İstanbul’a geldi. Ankara temasları sonrası, Veliaht ve ailesi, Bilecik-İnegöl yoluyla Bursa’ya 5 Ekim’de vardı. İsveç bayraklarıyla süslenen Bursa’da resmi törenle Vali Fazlı Bey ve halk tarafından coşkulu bir şekilde karşılandı ardından da Cumhuriyet Kasrı’na (Hünkâr Köşkü) geçerek orada misafir edildi.

Bursa’dan İznik’e geçen veliaht, burada tarihi harabeleri ve çini yapıları gezdikten sonra Yalova’da Ertuğrul Yatı’yla İstanbul’a döndü. İstanbul’da İsveç Elçisi Boheman’ın misafiri olan veliaht ve ailesi, 7-11 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da kalarak Eyüp’teki İsveç lastik (galoş) fabrikasını gezdikten sonra tarihi yerleri ziyaret etti. Eyüp Camii, Asar-ı Atika Müzesi, Yerebatan Sarnıcı, Ayasofya, Topkapı Sarayı, Sultanahmet Camii ve meydandaki dikili taşları, Kariye Camii, Süleymaniye Kütüphanesi, Rüstem Paşa Camii, Mısır Çarşısı ve Çinili Köşk gezildi. Veliaht aynı zamanda arkeolog olduğu için Asar-ı Atika Müzesi’ni gezerek yetkililerden bilgi aldı.
Bursa Valiliği önünde çekilen bir fotoğraf koleksiyonumda mevcuttur. Yazıma Nazım Hikmet’in Umut şiirinden bir dörtlük ile son veriyorum.
“İşler atom reaktörleri işler
Yapma aylar geçer güneş doğarken
Ve güneş doğarken hiç umut yok mu
Umut umut umut
Umut insanda

NAZIM HİKMET RAN
Kurban bayramınız kutlu olsun.
Gününüz ve Haftanız güzel Hızır Nebi ve Ricaül Gayb erenleri yardımcınız olsun.