Yazının başlığını okuyunca zeytin memleketiyiz diye şaşırmadınız eminim, Ancak biraz şaşırabilirsiniz. Biraz analiz biraz öz eleştiri yapacağım. Orhangazi’de Eve gidecektim. Minibüs beklerken birden kitapçı aklıma geldi. Bir durak arası yürüdüm. Kitapçıya gittim ve Falih Rıfkı Atay’ın Zeytin Dağı kitabını bulunca alıp bir çırpıda okumaya koyuldum. Tarihin tekerrür edişini içim acıyarak okudum. Enver Paşa ve Atatürk arasında mevzu bahis konuları hep dinleriz. Erbakan ve Erdoğan çekişmesine çok benzer durumlar Cemal ve Talat paşalarda Gül ile Şener gibidir.
İslamcıların Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yüklenmeleri Vijdani olarak haklıdır, ancak dış politikada Gerekli duruşları gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan’a haksızlıkta etmeyelim. İç politika ve ekonomi pek düzelmesede dışarda bizim Cumhurbaşkanımızdır. Üniter devletler nasıl ithalat ve ihracat yapıyor ise bizde ayak uydurmaya uğraşıyoruz. Jet yakıtları konusunda muhalefet yüklensede Sayın Cumhurbaşkanı doğru yapmaktadır. Kimse duygusal yaklaşmasın. Türkiye’de duygu sömürüsü yapanlar Falih Rıfkı Atay’ın Zeytindağı kitabını okusunlar, Çölde Kendi ar namuslarını kurtarmaya gelen Mehmetçiğe karşı silahlanan Filistinlileri tarih yazmaktadır.
Kaç Alman altını eder bir Türk askeri diye pazarlık yapan Arap şeyhlerini bir bilin önce,
Enver Paşa’nın Turancılığı hayal ise de İdealleri ülkümüzdür. Mustafa Kemal Atatürk’ün bile bir Turan ülküsü vardır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Turan ideali Enver Paşa’nın gibi hayâl değildir. Somut bilimsel olgular ile desteklenmiştir. Ancak şuan konumuz Filistin olduğu için başlığı dağıtmadan devam edeyim. Bursa’da Orhangazi’de bile sözde boykota kimse destek vermedi. Çünkü millet neyin ne olduğunu biliyor ve görüyordu. Kitaba dönecek olur isek;
Cemal paşanın Zeytindağında ki halet-i ruhiyesini en Güzel Falih Rıfkı Atay yazmış.
Zeytindağı, Falih Rıfkı Atay’ın yedek subay olarak katıldığı I. Dünya Savaşı’ndaki anı ve izlenimlerinden oluşan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşta içine düştüğü durumu ortaya koyan eserinde bir çok detaya yer vermesi bize coğrafyadan geleneklerine kadar ip uçları veriyor.
Hatta O zamanlarda yaşanmış Mahmut Şevket Paşa suikastine dair bilgiler bile var. Asparagas bilgi değil bunlar, bizzat istihbarat raporlarına dayalı bilgiler.
Herkesin Korktuğu Cemal Paşa’nın yanında yıllarca görev yapmak ve sonrasında Cemâl’in adamı yaftasını üzerine giydirilmiş kaftan gibi taşımak her babayiğidin harcı değildir.
Hısım düşman sahibi olur insan. Kaldı ki Falih Rıfkı Atay’ın tespitleri çok yerinde ve önemlidir.
“Osmanlı İmparatorluğu, ümmetçilik fikriyle üç kıtada egemen olmuştu ve bu coğrafyanın büyük bir kısmını Arapların yaşadıkları ülkeler kapsamaktaydı. Kudüs, Şam, Filistin, Hicaz gibi. Osmanlı sadece coğrafyada büyüyebilmişti. Çünkü bu kazanılan toprakların hiçbirinin kültürlerine, dillerine, ticaretlerine ve mal mülk, para ile ilgili şeylere egemen olunamamıştı. Ne hazindir ki Osmanlı, Arapları Türkleştireceğine oradaki Türkler Araplaşmıştır.
“Suriye, Filistin ve Hicaz’da:
— Türk müsünüz?
Sorusunun birçok defalar cevabı:
— Estağfurullah! idi.
Bu kıtaları ne sömürgeleştirmiş, ne de vatanlaştırmıştık.
Osmanlı İmparatorluğu buralarda, ücretsiz tarla ve sokak bekçisi idi.”
“Bizim emperyalizm, Osmanlı emperyalizmi, şu ana fikir üstünde kurulmuş bir hayal idi: Türk milleti kendi başına devlet yapamaz!”
Osmanlı, Arap topraklarını alarak oraları bir bakıma imar ediyordu. Çünkü Arap şeyhleri arasındaki kanlı savaşlar sonucunda Arap halkı mağdur oluyor ve maddi olarak da çöküntüye uğruyordu. Osmanlı geldiğinde ise bu şeyhleri uzlaştırıp sükûneti sağlıyor ve onlara belirli imtiyazlar veriyordu. Bir bakıma Osmanlı onlar için bir kurtuluş gibiydi. Buna rağmen Osmanlı’nın güçsüz duruma düşmesini fırsat bilip Araplar hemen İngilizlerle, Fransızlarla anlaşmışlar ve Osmanlı’yı arkadan vurmuşlardır. Osmanlı’ya karşı görünüşte bağımlı olan Araplar her zaman kendi halifeliklerini istiyordu. Müslüman Araplar arasında Arap Halifeliği Hükûmeti peşinde olanlar vardı ve I. Dünya Savaşı çıktığında bu düşüncelerini gerçekleştirmek için ve İngilizlerin vereceklerini söz verdikleri ayrıcalıklardan dolayı Osmanlı’ya ihanet etmişlerdi.”
Kitapta daha can alıcı ve Filistin konusuna ışık tutan yerlerde var. Ancak konuyu toparlayacak olur isek Devletimizin istihbarat raporlarında ve uluslararası medyada Hamas denen örgütü kimlerin kurduğu bilinmektedir. Buna rağmen halen Hamas sevicilik yapmak bir aymazlıktır.
Türk devleti çocuk ve kadınlar için mutlaka bir çözüm bulması gerekmektedir. Ancak üniter devlet olmanın gereği ticaret, arabuluculuk, insanı yardım gibi konularda üzerine düşeni yapması elzemdir. Aslında büyük pencereden bakarsak olaya İngiltere’de ki sessizliği kimse unutmamalıdır. Hani Türk askeri Filistin’e diye bağıranlar vardı, Galata Köprüsü’nde Mitingler düzenleniyordu. Sırf milletin gazını almak için, ama millet starbaks ve diğer göstermelik boykotlara inanmadı. İlçemizde ise Hamas militanını milli kahraman gibi görüp pankartını asan arkadaşlar oldu. O pankart asanlar ise yerel seçimde cevaplarını almışlardır. Türk askerini çölde Alman, İngiliz altınlarına satanların torunları yine Türk devletine muhtaçtır.
Bu yüzden Büyük Ortadoğu projesi adım adım işlemekte ve Yakın bir zamanda İsrail ile sınırımız olursa şaşırmayın. Bu bağlamda Türk devleti göstereceği reaksiyonu bilmek zorundadır. İline,Töresine sahip çıkmayan Devlette Millette ağır bedeller öder.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi Yurtta Sulh Cihanda Sulh parolası ile üniter devlet mekanızmasının işlediği bir süreç ümidimizdir. Yol rehberimiz olmalıdır.
Olmaz ise ; Mahlasa gerek yoktur. Ricaül-Gayb işini bilir. Mirasına ve misyonuna sahip çıkamayan,MİLLET’de ,DEVLET’de ağır terbiyeden geçer….
Gününüz Güzel, Hızır Yoldaşınız olsun. birilerinin şovalyeliğini yaptığı İngiltere bu olayların neresindedir?