Yas süreci, bir kişinin kaybıyla baş etmek için yaşadığı duygusal, bilişsel ve davranışsal değişimlerin toplamı. Bu süreç, insanların kayıplarına uyum sağlaması ve yaslarını tamamlaması için doğal bir süreç. Ancak, yas süreci doğrusal bir süreç değil. Bu süreçte geri dönüşler, geri çekilmeler ve atılımlar yaşanabiliyor. İnsanlar, yas sürecinde duygusal dalgalanmalar, kaygı, depresyon, öfke, suçluluk, şok ve inkar gibi birçok farklı duygu hissedebiliyor.
Ayrıca, yas süreci herkes için aynı şekilde geçerli değil. Yıllarca bizlere yasın evrelerinden bahsedildi. Bunlar sırasıyla: inkar, öfke, pazarlık, depresyon, kabul. Aslında bunun bir sırası yok, yani kişiden kişiye değişiklik gösteren bir sıralaması olabiliyor. Örneğin, kendimizi kabul anında görürken izlediğimiz herhangi bir film karesi bile bizi tekrar öfke evresine götürebilir. Gözlerimiz her saniye 4000 kadar uyaran parçaya maruz kalıyor. O yüzden bu kadar tetikleniyor olmamız çok normal. Bu tetiklenmeler ve sürecin farklı işleyişi kişinin yaş, cinsiyet, kültür, inanç ve diğer faktörlere bağlı olarak da farklılıklar gösteriyor. Bazı insanlar yas sürecinde hızlı bir ilerleme yaşarken, bazıları uzun süre yas tutabilir. Bazı insanlar kayıplarını hızla kabul edebilirken, bazıları için kaybın gerçekliği uzun süre boyunca kabul edilemez olabiliyor. Bazı insanlar duygusal dalgalanmaları daha sık yaşarken, bazıları daha az yaşayabiliyor. Bu durum bize yas sürecinin herkes için doğrusal olmadığını gösteriyor.
Bu nedenle, kayıp yaşayan kişilerin ihtiyaçlarına uygun şekilde destek olmak çok önemli. Yaşadığı deneyimle ilgili kişiyi suçlamamak, ‘’Hala atlatamadın mı?’’ dememek önemli. Bunun yerine kişiye neye ihtiyacı olduğunu sorabiliriz. Gerekirse bir uzman desteğine yönlendirebiliriz. Kayıp yaşayan kişilere sabırlı, anlayışlı ve saygılı ve yardımcı olmak, bu süreci daha sağlıklı bir biçimde tamamlamalarına yardımcı olabilir.