15 Temmuz hain darbe girişimi yıldönümü öncesi yazılı bir açıklama yapan Saadet partisi Orhangazi ilçe başkanlığı Ak Partiyi darbeye zemin hazırlamak ile suçladı.
İlçe başkanı Yakup Yıldırım yaptığı açıklamada :
15 temmuz 2016’da ABD destekli Fetö tarafından tertiplenen, ülkemize ve milletimize karşı yapılmış 251 vatandaşımızın şehit olması, yüzlerce vatandaşımızın da yaralanması ile sonuçlanan hain darbe girişiminin 4.yıl dönümü yaşıyoruz.
Yakın tarihimizde gerçekleşmiş olan darbe girişimlerinden farklı olarak 15 Temmuz darbesi mevcut iktidar ile birlikte direkt milleti hedef alan tanklar, savaş uçakları ve ağır silahlarla kendi vatandaşlarının üzerine kurşun ve bombalar yağdırmaktan çekinmeyen alçakça bir girişimdi.
Memleketimiz 28 Şubat’ lar üzerine inşa edilmiş demokrasi vari bir şekilde yönetile dursun, 15 Temmuz sürecine nasıl gelindiğini ve darbelerin mantığını anlamamız açısından yapılacak olan analizlerin önemli olduğu kanaatindeyiz.
Bir zamanlar cemaat ve sivil toplum örgütü dedikleri Fetö’nün devlet içinde ağırlığını hissettirmesi doksanlı yılların başlarına tekamül etmektedir. Bir taraftan “Cebrail Aleyhisselam gelip parti kursa yine de oy vermem” diyerek siyasete karşı tavrını belirleyen Fethullah Gülen’in diğer taraftan Milli Görüş Lideri Merhum Necmettin Erbakan Hoca dışında tüm siyasi liderlerle dirsek temasında olup cemaatle ilgili destek görmesi zaman içinde yükselmelerinin bir göstergesiydi.
Siyasete girdiği günden hakka yürüdüğü son ana kadar ömrünü Müslüman Türk Milleti, İslam coğrafyası ve tüm dünya mazlumlarının adil düzen içinde yaşayabileceği bir dünya tezahürüne adamış Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile ilgili her fırsatta ” kendisiyle dünya görüşümüz ve ideallerimiz hiçbir zaman uyuşmadı ” demesi boşuna değildi.
28 Şubat sürecine gelindiğinde hükümet devrilirken düşene bir tekmede sen at mantığıyla bu yapının darbecilere destek verir nitelikte yaptığı açıklamaları ve takındıkları tavır 28 Şubat sonrası kurulacak olan düzende büyük pay sahibi olacaklarının bir kanıtıydı aslında.
Refah Partisi’nin kapatılmasından sonra o günlerde yenilikçi hareketin başını çeken Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan Milli Görüş Hareketi’ nden ayrılarak Erbakan Hocaları yerine Fethullah Gülen’i Hoca olarak tercih etmişlerdi. 2002’de tek başına iktidar olan AKP kadroları şimdilerde dillerinden düşürmedikleri millet iradesi yerine bir grubun desteğiyle iktidar olmuş ve cemaate güvendiği kadar millete güvenmemiştir. İktidarlarının ilk yıllarında daha fazla demokrasi ve daha fazla millet iradesi adı altında başlattıkları Ergenekon ve Balyoz Davaları 28 Şubat zihniyetinin tasviyesi iddialarıyla millet üzerinde oluşturdukları algı, bir batılı ortadan kaldırıp başka bir batıl düzeni tesis etmekten başka bir şey değildi.
Bir zamanlar kendini siyasetten münezzeh kılan cemaatin kendi deyimleriyle ışık evlerinin eylem bilmez altın nesli birdenbire sokaklara dökülmüş darbelere karşı dur de kampanyaları başlatmış ve iktidar ile birlikte kamuoyu oluşturmaya çalışmıştır.
Dinlerarası Diyalog, Ilımlı İslam, Medeniyetler İttifakı gibi safsatalar ve iktidarında desteği ile devlet içindeki gücü nirvanaya ulaşan Fetö’nün ilk operasyonu olan 17-25 aralık’tan sonra iktidar cemaat ilişkisi açısından sonun başlangıcı olmuştur adeta. Fakat nedense 17-25 Aralık’ta yapılan operasyonda AKP’li bakanların yolsuzluk iddialarından çok cemaatin iktidara karşı yaptığı ihanet konuşuldu. 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimine kadar olan süreci zemin olarak hazırlayan devletin her kademesinde ve nihayet ordunun içinde yuvalanmasını sağlayan, maddi manevi her türlü desteği veren, bu milletin üzerinde birlikte büyük operasyon yapan AKP iktidarının kendisidir.
Bugün geldiğimiz noktada darbenin üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen hala birçok karanlıkta kalan olayın aydınlatılmaması, darbe için kurulan araştırma komisyonunun işlevsiz hale getirilmesi ve kendilerinden başka herkesi Fetö’cü olmakla itham etmeleri izaha muhtaç bir durumdur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tüm bu yaşananlarla ilgili o gün yaptığı ve devlet aklı ile bağdaşmayan açıklaması sadece yanılmışız, safmışız olmuştur. Halbu ki, bir zamanlar Milli Görüş’ ün ve lideri Erbakan’ın tedrisatından geçmiş ülkeyi yöneten bir liderin bu yapıyı ve amaçlarını bilmemesi mümkün müdür ? İktidar partisi müntesipleri her fırsatta dillendirdikleri aslında Erbakan Hoca gerçekleştirilmesine müsaade edilmediği hayallerini Erdoğan’la nihayete erdirmek için aralarında anlaşmışlardır saçmalığı ile soslayıp Fetö’yü tam anlamıyla tasfiye edebilmek için önce büyütüp sonra icabına bakılması gerektiği konusunda ikna edilmişlerdir. Bu durum kontra atağa çıkarken topu kaptırdığı futbolcuyu kalecisine güvendiği için ceza sahası içinde bilerek düşürüp penaltı yaptırmak gibi birşeydir.
Oysa teknik olarak penaltıyı kaleci kurtarmaz atan futbolcu kaçırırdı.15 Temmuz’da kaçan penaltı iktidar partisinin işine yaramış ve yeni siyasi düzeni sağlama açısından kurdukları Cumhur İttifakı ile birlikte durumu kendi lehlerine çevirmeyi başarmışlardır. Ne var ki; gücü başka mecralarda gördüklerinde kendilerini ilk satacak olan bir yapıyla iş tutmak ne millet iradesine ne de ülke ve devleti idare etme mantığına uygun bir anlayış değildir.
Son zamanlarda yaşanan Fetö’nün siyasi ayağı tartışmaları iktidarın konu ile ilgili kendisine toz kondurmayıp siyasi ayağın muhalefet içinde olduğunu iddia ederek işgüzarlığını göstermektedir.
Sürüden ayrılanı kurt kapar misali bol geldiği için çıkardıkları Milli Görüş gömleği yerine giydikleri Batı destekli cemaat gömleği başlarına dert olmuş ve o gömleğin iddia ettikleri gibi arkadan değil önden yırtıldığını fark ettiklerinde iş işten geçmiştir.
Yanlış yoldan gittikleri için ayağı takılan larla ayağını takanların arasındaki kavgayı ayırmaya çalışan bu millet her zaman olduğu gibi ilk tokadı yiyen taraf olmuştur.
Aslında 15 Temmuz olayı ile birlikte bu millet demokratik yollarla işbaşına gelen iktidarların demokrasi ve hukuku ayrıcalıklı gruplar ve bu gruplar ile kurulan işbirliği ile değil toplumdan sağladığı destekle koruyabileceğini anlamış oldu bir bir kez daha.
Yani devletin bütün kurumları ile yeniden kurulması liyakat esasına göre istihdam siyaseti izlenmesi ve toplumsal çeşitliliğin devlet kadrolarına yansımasıyla muhtemel darbe teşebbüsleri de ortadan kaldırılabilirdi.
Netice itibariyle Muhterem Hocaefendi’den Fetö’ye geçişin ağır faturasını yine bu milletin çocuklarına bedel olarak ödetmiş ve kendilerini de bu durumdan münezzeh kılmışlardır.
Tüm bu yaşananlardan sonra aziz milletimizin daha ferasetli duruş sergilemesi, yapılan yanlışları sorgulaması, gerektiğinde bunun için kamuoyu oluşturması ve sahip oldukları değerlere önem vermesi en büyük arzumuzdur.
Bu duygu ve düşüncelerle 15 Temmuz hain darbe girişiminin 4. yılında şehit olan vatandaşlarımızı bir kez daha rahmet ve minnetle anıyor, ülkemiz ve milletimizin Bir daha böyle teşebbüslerle karşı karşıya kalmamasını temenni ediyoruz. İfadelerini kullandı.